23 Eylül 2013 Pazartesi

Pedikürcü müsün yoksa ayak bakım uzmanı mı?



Pedikür randevusu için kuaförümü aradım.
“Özellikle istediğiniz bir personelimiz var mı?” diye sordu kız.
“Yok” dedim.

Tam saatinde oradaydım. Biraz bekledikten sonra pedikürümü Janset Hanım adındaki birinin yapacağını öğrendim.

Bekleme salonundaki koltukta otururken, çalışanların birbirine “Janset Hanım müsait mi?”, “Janset Hanıma haber verin” cümlelerini telaşla söylediklerini duyuyorum.

“Ne önemli kişiymiş şu Janset” diye geçiriyorum içimden.

Düşüncelere dalmış haldeyken, “Buyurun alalım sizi” dedi biri. Küçük bir odaya alındım, odada bir ben bir de yan tarafta başka bir müşteri vardı. Yüksek pedikür koltuğuna oturtuldum. Ayaklarım ılık suda beklerken artık gelsin Janset de göreyim diye sabırsızlanıyordum.









“Öncesinde ayaklarınızı hazırlayalım pedikür için” dedi kız.
Uzun bir hazırlıktan sonra Janset Hanım geldi. Muhtemelen çağırıldı. O küçücük odaya girişi çok büyüktü.
Orta yaşlarında, gayet bakımlıydı. Beyaz önlük giymişti ve sarı saçlarını düzgünce toplamış, dik ve kendinden emin bir duruşu vardı.

Onu beklerken bazı davranışlar bana sanki kuaför salonuna değil de doktor muayene salonuna geldiğimi düşündürtüyordu. Bu düşüncem Jansetin lastik tek kullanımlık eldivenlerini eline muntazam bir şekilde geçirmesiyle zirve yaptı.

“Merhaba, hoş geldiniz” dedi, “En son ne zaman yaptırdınız?”
“Hatırlamıyorum”
“Bir problem var mı ayakta?”
“Hayır bildiğim kadarıyla yok”
“Kışın da pedikürünüze devam ediyorsunuz değil mi? Biliyorsunuz ayak sağlığı için bu önemli”
“Eee… tabi ki”

Janset soruları bir uzman edasıyla bana sorarken, bir cerrah edasıyla da elini açıp orada çalışan kızlara          “Makas” dedi.  Makas elinin içine konuldu.

Bana içecek bir şeyler ikram edip, boynundaki gözlüklerini taktı ve makası ustaca kullanarak işine başladı.

Bu kendinden emin kadının ayağıma dokunduğunu görmek az kalsın kendimi suçlu hissettiriyordu. Bir ara zihnim karıştı “Afedersiniz ayağımı da elletiyorum ama…” diyecektim ki sustum. “Kendine gel Sevil” dedim. Daha önce böyle bir pedikürcü görmemiştim ki, aksine naz bile yapardım, hatta bazen kızardım. Buna kızmak ne mümkündü. İşini gayet profesyonelce yapıyordu.








Pedikürüm bitmişti, ödememi yapıp kuaförden çıktığımda kendimi farklı hissediyordum. Janset’e hayran olmuştum orası kesindi.

Kendine değer vermek, yaptığı işi severek ve profesyonelce yapmak buydu işte. Kaç para aldığının, hangi okuldan mezun olduğunun veya hangi mesleği yaptığının ne önemi vardı?

Kendine verdikleri değer sadece unvanlarından ibaret olan nice yöneticiler, seçkin üniversitelerden mezun olanlar geçti gözümün önünden, ünvanlarını çıkarsan, kendileri yok olacak.


Bu olaydan çıkardığım ders şu oldu:

    Yaptığın işi çok iyi bileceksin. Bilmiyorsan araştır,öğren, uzmanlaş!
    İşini severek yapmıyorsan bırak, sevdiğin işini bul ve onu yap!
    Yaptığının arkasında dur, yanlış yaptığında, yanlışını da savun!
    Küçük hataların enerjini düşürmesine izin verme!
   Yargılama, her yanlışı bir öğrenme fırsatı olarak gör!



Kolay değil bunları yaşam şeklimiz haline getirmek tabi ki, önce niyetine girmekle başlıyor her şey, sonrası akıp gidiyor!


Sen bir başla da…neler oluyor göreceksin.

1 yorum: