9 Aralık 2013 Pazartesi

Kendini arayan kız


Yağmurlu bir ilkbahar günü, evinde yalnız bir kız koltuğunda oturuyor ama içi içine sığmıyor, ileri geri sallanıyordu:”Bu hissettiğim nedir, neden hayatın içinde değilim, neden her şeye dışarıdan bakıyormuşum gibi hissediyorum? Sanki ben yokum ama neredeyim, burası neresi? Beynim bunlara hiçbir zaman cevap bulamayacak, hiçbir zaman ..”

 Camdan dışarıya baktı, yağan yağmur karşıdaki dağ manzarasını bulanıklaştırmıştı. Kalkıp evin içinde yürümek istedi, mutfağa girdi birkaç tabak, çatal yerleştirdi, amacı kafasını bu düşüncelerden uzak tutmaktı, ama fayda yoktu, bedenini götürdüğü her yere zihni de de beraber gidiyordu.

Uzun zamandır gitmek istediği bilge kadına gitmeye ve herşeyi ona anlatmaya karar verdi, bir umuttu bu onun için, belki de bu düşüncelerinin sebebini o Bilge biliyordu, şemsiyesini aldığı gibi fırladı evden, arabasına bindi ve Büyük Bilge Kadının yemyeşil köyüne doğru yol aldı.
Bu köy ona tarif edilmişti fakat, koca köyde hangi ev olabilirdi, arabasını park etti ve birkaç kişiye sormaya karar verdi, neyse ki birileri Bilge’yi tanıyordu ki evi tarif ettiler: ”Şu yolun sonundaki büyük bahçeli yeşil ev”




Evin önüne geldiğinde içini bir huzurun kapladığını hissetti, şemsiyesinin altında önündeki demir kapıdan bahçeye ve bahçenin içindeki eve bakıyordu, aldığı her nefeste yağmurun ıslattığı toprak ve çimen kokusu içine doluyordu. İçeriye girmeye hazırdı, elini demir kapıya uzattı fakat açamadı, sağına soluna baktı inceledi ama yine olmadı, evde yokmuydu acaba,girmeliydi içeriye, buraya kadar gelmişken tekrar evine boş düşüncelerle dönemezdi, tekrar elini demir kapıya uzattı ve kapının açma kolunun üstte olduğunu farketti, kolu yukarıya doğru kaldırınca kapı açıldı, işte içerideydi artık!

Çimenlerin arasından eve doğru yürürken kalp atışlarını hissediyordu. Sundurmanın altında bekledi biraz, kafasını sağa çevirdiğinde açık olan pencereden bulaşık yıkayan birinin sırtını görebiliyordu, kapıyı tıklattı ve içeri girdi.

- Büyük Bilge?
- Evet çocuğum, benim

Yüreğinin güzelliği nasıl da yüzüne yansımıştı, geçkin yaşına rağmen gencecik görünüyordu, öyle bir gülümsedi ki yüzünde güller açtı. Kız söze başladı:

-Vaktiniz varsa sizinle konuşmak isterim, bana yol göstermenize öyle ihtiyacım var ki

Bilge Kadın, kızı bir yuvarlak masa etrafına buyur etti, karşılıklı oturdular, kız konuştu , Bilge dinledi. Sonra Bilge konuştu, kız dinledi, Bilge konuştukça kızın gözünün önündeki perde aydınlanıyor, vucudu rahatlıyor, şimdiye doğru geldiğini hissediyordu. Bu kadın bu kadar çok şeyi nasıl biliyordu?

-Bakın çocuklarım, biz dünyayı kendi göz merceğimizin gösterdiği kadarıyla görüyoruz, bu gözlerimizi yerinden çıkarsak ve yerine daha büyük mikroskobik mercekler taksak şunu farkedeceğiz ki, aslında bizim bedenimiz ile şu masanın arasında hiç bir fark yok, her ikisinin de maddesi aynı, yani biz bir bütünün enerjileriyiz, sadece titreşimlerimiz farklı.
-Evet, sanırım benim hissettiği şey de böyle birşey, diye cevap verdi kız.

Büyük Bilge ona, bu düşünce her aklına geldiğinde meditasyon yapmasını önerdi, kız, ilk meditasyonu beraber yapmaları için rica etti. “Peki” dedi Büyük Bilge, “içeriye geçelim”.

Geleneksel örtüler ve kilimlerle dekore edilmiş odaya, kişisel gelişim kitapları ile dolu bir kitaplığın önünden geçerek girdiler. Bilge, kızı karşısına oturttu ve gözlerini kapatmasını istedi. Yarım saat çakra meditasyonu yaptılar.






Kız gözünü açtığında bu huzurlu durumu hala deneyimliyordu. Büyük Bilge birkaç söz söylemek istedi kıza:

-Canını sıkma, ileride öyle bir yere geleceksin ki, herkes seninle konuşmak ve yanında olmak isteyecek.

Kız bu sözden hoşlanmıştı, tam istediği şeydi bu zaten, insanlarla iletişim kurmak.

Odadan çıktılar ve yine kişisel gelişim kitapları ile dolu kitaplığın önünden geçerek yuvarlak masaya oturdular. Büyük Bilge, kıza su ikram etti, “meditasyon sonrası içilmeli “ dedi. Sonra bahçeye çıktı ve elinde yeşil, taze melisa yaprakları ile geldi, bir fincana sıcak su doldurdu ve melisa yapraklarını içine attı, kıza ikram etti.

Kız bugün gerçekten huzur bumuştu, kendisini o kadar oraya ait hissetmişti ki, iyi ki gelmişti. Artık evine huzurla dönebilirdi. Ayrılırken Büyük Bilge’ye çok teşekkür etti, ona bir hediye veremediği için de üzüldü ama bir dahaki sefere diye anlaştılar.
Kız artık evine doğru giderken içi çok rahattı, onu huzurlu yapan yalnız olmadığını ve onun gibi düşünen insanların olduğunu bilmekti

Bilge onu anlamıştı..