Pedikür
randevusu için kuaförümü aradım.
“Özellikle istediğiniz bir
personelimiz var mı?”
diye sordu kız.
“Yok” dedim.
Tam
saatinde oradaydım. Biraz bekledikten sonra pedikürümü Janset Hanım adındaki
birinin yapacağını öğrendim.
Bekleme
salonundaki koltukta otururken, çalışanların birbirine “Janset Hanım müsait mi?”, “Janset
Hanıma haber verin” cümlelerini telaşla söylediklerini duyuyorum.
“Ne
önemli kişiymiş şu Janset” diye geçiriyorum içimden.
Düşüncelere
dalmış haldeyken, “Buyurun alalım sizi”
dedi biri. Küçük bir odaya alındım, odada bir ben bir de yan tarafta başka bir
müşteri vardı. Yüksek pedikür koltuğuna oturtuldum. Ayaklarım ılık suda
beklerken artık gelsin Janset de göreyim diye sabırsızlanıyordum.
“Öncesinde ayaklarınızı hazırlayalım
pedikür için” dedi
kız.
Uzun
bir hazırlıktan sonra Janset Hanım geldi. Muhtemelen çağırıldı. O küçücük odaya
girişi çok büyüktü.
Orta
yaşlarında, gayet bakımlıydı. Beyaz önlük giymişti ve sarı saçlarını düzgünce
toplamış, dik ve kendinden emin bir duruşu vardı.
Onu
beklerken bazı davranışlar bana sanki kuaför salonuna değil de doktor muayene
salonuna geldiğimi düşündürtüyordu. Bu düşüncem Jansetin lastik tek kullanımlık
eldivenlerini eline muntazam bir şekilde geçirmesiyle zirve yaptı.
“Merhaba, hoş geldiniz” dedi, “En son
ne zaman yaptırdınız?”
“Hatırlamıyorum”
“Bir problem var mı ayakta?”
“Hayır bildiğim kadarıyla yok”
“Kışın da pedikürünüze devam
ediyorsunuz değil mi? Biliyorsunuz ayak sağlığı için bu önemli”
“Eee… tabi ki”
Janset
soruları bir uzman edasıyla bana sorarken, bir cerrah edasıyla da elini açıp
orada çalışan kızlara “Makas” dedi. Makas elinin içine konuldu.
Bana
içecek bir şeyler ikram edip, boynundaki gözlüklerini taktı ve makası ustaca
kullanarak işine başladı.
Bu
kendinden emin kadının ayağıma dokunduğunu görmek az kalsın kendimi suçlu
hissettiriyordu. Bir ara zihnim karıştı “Afedersiniz ayağımı da elletiyorum
ama…” diyecektim ki sustum. “Kendine gel Sevil” dedim. Daha önce böyle bir
pedikürcü görmemiştim ki, aksine naz bile yapardım, hatta bazen kızardım. Buna
kızmak ne mümkündü. İşini gayet profesyonelce yapıyordu.
Pedikürüm
bitmişti, ödememi yapıp kuaförden çıktığımda kendimi farklı hissediyordum.
Janset’e hayran olmuştum orası kesindi.
Kendine
değer vermek, yaptığı işi severek ve profesyonelce yapmak buydu işte. Kaç para
aldığının, hangi okuldan mezun olduğunun veya hangi mesleği yaptığının ne önemi
vardı?
Kendine
verdikleri değer sadece unvanlarından ibaret olan nice yöneticiler, seçkin
üniversitelerden mezun olanlar geçti gözümün önünden, ünvanlarını çıkarsan,
kendileri yok olacak.
Bu
olaydan çıkardığım ders şu oldu:
Yaptığın
işi çok iyi bileceksin. Bilmiyorsan araştır,öğren, uzmanlaş!
İşini
severek yapmıyorsan bırak, sevdiğin işini bul ve onu yap!
Yaptığının
arkasında dur, yanlış yaptığında, yanlışını da savun!
Küçük
hataların enerjini düşürmesine izin verme!
Yargılama,
her yanlışı bir öğrenme fırsatı olarak gör!
Kolay değil
bunları yaşam şeklimiz haline getirmek tabi ki, önce niyetine girmekle başlıyor
her şey, sonrası akıp gidiyor!
Sen bir
başla da…neler oluyor göreceksin.